Ben diyorum ki, çok değil, bundan 80
yıl önce herkesin atı vardı; bir tek çok zengin olanlar araba alabiliyordu.
Şimdiyse herkesin arabası var, ama zenginler yine atlara döndü, bu sefer yarış
atları besliyorlar. O zamanlar köyde yaşayanlar fakir, şehirde olanlar zengin
görünürdü gözümüze. Şimdi ne oldu? Köylüler şehre göçtü, zenginler ise köylere
akın etti; arsa alıyor, ev yapıyorlar. Tek fark, köyde yaptırdıkları evlere
“villa” deyip havalı bir isim takmaları dışında ..
Bundan 40 sene önce köy sofralarına burun kıvıranlar vardı, beğenmezlerdi o
sade lezzetleri. Şimdilerde ise açık havada, temiz bir köy havasında kahvaltı
yapmak için neredeyse servet döküyorlar. Eskiden doğalgaz kullanmak ayrıcalıktı
mesela; evine doğalgaz çektiren övünür, hava atardı komşulara. Şimdi ise evine
soba kurabilen, ateş yakıp közde çay kahve pişiren hemen sosyal medyada
paylaşıyor, “Bakın ne güzel hayatım var,” diye gösteriş yapıyor.
80’li yılların kıyafetlerini 90’larda giysen, “Eski kafalı, fakir,” diye alay
ederlerdi. Ama şimdi aynı kıyafetleri giyip dolaşınca “moda, tarz” diyorlar,
herkes peşinden koşuyor. İnsan düşünmeden edemiyor: Bugün lüks dediğimiz hangi
şey yarın sıradan olacak? Ya da yarın sıradan gördüğümüz ne, bir gün lüks
sayılacak acaba?
Ben şunu anladım ki, dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden ibaret. Moda peşinde
koşarak, geçici heveslerle ömür tüketmek değil; doğru, adaletli ve ahlaklı
yaşamak asıl kazanç. Hayatın döngüsü böyle tuhaf işte; dün hor görüleni bugün
göklere çıkarıyor, ama gerçek değerler hiç değişmiyor. Önemli olan, bu oyunun
içinde kaybolmadan kendin kalmak, iyi bir insan olarak vicdanınla yol almak.
Yorumlar
Yorum Gönder