“Hiç kimse gerçekten sevildiğine ya da sevileceğine inanmıyor.”
Franz Kafka’nın bu sözü , sanki bugünün insanına yazılmış gibi. İçinde bulunduğumuz dijitalleşmenin fazla olduğu bu devirde, sevgiye olan inanç giderek yerini gölgelere bırakıyor . İnsanlar artık sevilmekten çok görülmek, anlaşılmaktan çok beğenilmek istiyor. Gerçek duyguların yerini, algoritmaların seçtiği ilgi kırıntıları aldı.
Birini sevmek artık sabırla, derinlikle, yavaşça gelişen bir şey değil; bir bildirimi beklemek, bir hikâyeye yanıt almak, bir paylaşımda etiketlenmekten ibaret. Sevginin yerini “onay” aldı, güvenin yerini “takip” ettiğimiz insanlar. Bu yüzden kimse, yüreğiyle sevildiğine inanamıyor. Çünkü kimse artık yüreğiyle yaklaşmıyor.
Belki de bu yüzden, insanlar sevilebilme ihtimalini bile küçümsüyorlar. Gerçek sevgiyi hak etmediklerini düşünüyorlar, çünkü sahici bir temas yaşamadılar. Sahici olan ne varsa, ya geçmişte kaldı ya da masal oldu.
Ama belki de Kafka’nın bu sözü, yalnızca bir uyarı değil; bir davet de olabilir. Yeniden inanmak için. Sevginin hâlâ bir yerlerde yaşadığına, görünmeyen ama hissedilen bir şey olduğuna, ve onun gerçekliğine…
Hiç kimse sevildiğine inanmaz artık,
Gölge düşer her kelimenin ardına.
Bir bakış, bir “merhaba” bile eksik,
Sevgi bile sığınır görünmez duvarlara
Kırık bir çağdayız, dokunmak imkânsız,
Kalpler çevrimdışı, umutlar yersiz.
Sevilmek, sanki lüks, erişilmez bir his
Ama hâlâ bekliyor umutla içimizdeki iz ..
Yorumlar
Yorum Gönder