Bolu da yaşanan elim olayın ardından
bir tarafta insanlar yas tutarken bir yandan insanların hiçbirşey olmamış gibi
hayatlarına devam ermesi içinde bulunduğumuz derin ve sarsıcı durum toplumsal
duyarlılığın zamanla nasıl değiştiğini ve bireysel olarak bu değişime nasıl
adapte olduğumuzu gösteriyor. Geçmişte topluluk dayanışması, yas ve saygı gibi
değerler çok daha güçlü şekilde yaşanırken, günümüzde hızla akan hayat,
bireyselleşme ve dijitalleşme nedeniyle bu değerler giderek erozyona uğruyor.
Eskiden bir mahallede cenaze olduğunda herkes yas sürecine ortak olurdu, taziye
ziyaretleri günlerce sürer, insanlar ortak bir duyguda buluşurdu. Bugün ise,
büyük felaketler bile hızla tüketilen haberler haline geliyor. Korkunç bir
olayın yarattığı etki, birkaç saat veya en fazla birkaç gün içinde yerini başka
gündemlere bırakıyor.
Bu durum, toplumsal hafızamızın kısalması, bireysel duyarlılığımızın azalması
ve empati yetimizin zayıflamasıyla ilgili olabilir. Duyarsızlaşma, insanın
kendisini koruma mekanizması gibi görünse de, aslında toplumsal vicdanın
zayıflamasına ve ortak değerlerin kaybolmasına yol açıyor.
Ancak bu tabloyu değiştirmek mümkün. Küçük dayanışma hareketleri, kolektif yas
kültürünü canlandırmak, zor zamanlarda birbirimize destek olmak ve en önemlisi,
bir olay gündemden düştüğünde bile unutmamak, duyarlılığı artırabilir.
Vicdanlarımızın kül olmaması için, yangın söndüğünde bile dumanını görmeye
devam etmek gerek.
Yorumlar
Yorum Gönder