"...Bu iki kavram arasındaki ince çizgiyi anlamak,
hayata bakış açımızı değiştirebilir. Yaş almak, zamanın doğal akışında
ilerlemek demektir. Her geçen yıl, deneyimlerimizi artırır, bizi olgunlaştırır
ve hayata dair yeni bakış açıları kazandırır. Bu süreçte, bedenimizde ve
ruhumuzda değişimler yaşarız. Ancak, bu değişimleri kabullenmek ve onlarla uyum
içinde yaşamak, yaş almanın en önemli parçasıdır.
Yaşlanmak ise, bu değişimlere karşı direnç göstermek, geçmişe takılıp kalmak ve
hayatın sunduğu güzellikleri görmezden gelmektir. Yaşlanmak, sadece bedenin
değil, ruhun da çöküşüdür. Oysa, hayatın her evresinde yeni başlangıçlar, yeni
umutlar ve yeni güzellikler vardır. Önemli olan, bu güzellikleri görebilmek ve onlardan
keyif alabilmektir.
Yaş almak kaçınılmaz, yaşlanmak ise tercihtir. Hayatı dolu dolu yaşamak, her
anın kıymetini bilmek ve sevdiklerimizle birlikte güzel anılar biriktirmek,
bizi genç tutar. Yaşımız kaç olursa olsun, kalbimizdeki coşkuyu, merakımızı ve
öğrenme isteğimizi koruyalım. Hayata pozitif bir bakış açısıyla yaklaşalım ve
her yeni günü, yeni bir fırsat olarak görelim.
Yaş almak, hayatın bize sunduğu bir armağandır. Bu armağanı en iyi şekilde
değerlendirelim ve her yaşta mutlu, sağlıklı ve huzurlu bir yaşam
sürelim." Önce kendimize değer verip sevelim.
Yaş almak, zamanın akışında bir yolculuk,
Anılarla dolu, tatlı bir yorgunluk.
Her çizgi, her kırışıklık bir hikaye anlatır,
Geçmişten geleceğe uzanan bir hattır.
Yaşlanmak, bedenin değişimi, ruhun dinginliği,
Bilgelik, tecrübe, hayatın derinliği.
Ama asıl yaşlanmak, kalbin solmasıdır,
Umutların tükenmesi, sevginin yok olmasıdır.
Gelin yaş alalım, birlikte nice yıllara,
Aşkımız, sevgimiz hiç solmasın, hatıralarla
Yaşlanmak değil, yaşamak olsun amacımız,
Hayatı dolu dolu, seninle yaşamak en büyük kazancımız.
Yorumlar
Yorum Gönder